Ormanlar ya da orman rejimi içinde olan yerlerin önemli bir kısmı yüksek dağ çayırları, meralar, açık alanlar gibi hayvancılık için oldukça elverişli alanlarla kaplıdır. Bu alanlar ülkemizde geleneksel olarak hayvancılık için kullanılmaktadır. Ancak, orman ve meralar, zaman zaman doğal olarak kaldıramayacakları düzeyde aşırı otlatmaya maruz kalmakta; bunun sonucunda kendini yenileyemez duruma gelmektedir. Plansız ve düzensiz otlatma sonucu doğal ekosistemler bozulmakta, nadir bitki türlerimiz kaybolmakta, genellikle dik yamaçlara sahip olan ülkemizde erozyon riski artmaktadır. Aşırı otlatma ile ormanın dokusunda meydana gelen bozulmalar uzun dönemde ormanda önemli tahribatlara yol açabilmektedir. Yeni çimlenmiş tohumlar, genç fide ve sürgünler besi hayvanlarının özellikle de keçilerin en sevdiği yiyeceklerdir. Bu yüzden otlatma ile bir yandan ormanın alttan kendini yenilemesini sağlayacak genç bireyler yok edilirken diğer yandan da mevcut ağaçların yeni sürgünleri sürekli kemirildiği için ormanın niteliği bozulur. Otlatmanın orman üzerindeki etkisi, coğrafi koşullara, ormanın niteliğine, otlatılan hayvanların türüne ve sayısına göre değişebilir. Subasar ormanlarımızda (örneğin, İğneada Longoz Ormanı, Köyceğiz Günlük Ormanı) büyükbaş hayvanlar önemli bir tehdit oluştururken, Toros Dağlarının kuru ormanlarında ve makiliklerde başlıca tahribat unsuru keçidir. Çevik bir hayvan olan keçi ağaçların 1-2 m yüksekliğindeki dallarını kemirebilmekte ve özellikle genç sürgünleri tercih etmektedir. Uzmanlara göre, Toros’larda keçi yerine koyun beslenmesi bile bu bölgedeki tahribatın azalmasında önemli bir yarar sağlayabilir.
Başvuru Kuruluşları ve İlgili Kuruluşlar:
Yasal Dayanak:
1. Milli Park, Tabiatı Koruma Alanı, Tabiat Parkı veya Tabiat Anıtı ise 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu 2. Sit Alanı ise 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu
Eylem / Öneri:
|